Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani
OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani

Tİcaret Hukuku

MorFin Çevrimdışı

MorFin

09ofoyuncu
Katılım
18 Kas 2020
Mesajlar
219
Tepkime puanı
14
Puanları
18
Şube
Ankara
TİCARET HUKUKU

Bir gelir sağlamayı hedef tutmaya veya devamlı olmayan faaliyetlerle Türk Ticaret Kanunu 17 mad. Tarif edilen esnaf faaliyeti sınırlarını aşmayan faaliyetler ticari işletme sayılamaz.

Ticari İşletmenin Unsuları

1- Gelir sağalmayı hedef Tutma Amacı: Gelir sağlama amacı. Örn; Bir aşevi ticari işletme değildir ama bir derneğin lokantası ticari işletmedir.
2- Devamlılık Unsuru:
3- Esnaf Faaliyetini aşma Unsuru: Esnaflar ticari hükümlere tabi değildir. Esnaf faaliyetini aşana tacir denir. Esnaf faaliyetini aşan işletmeye ticari işletme denir.

Ticari İşletmenin Çeşitleri (TK 11)

1- Ticarethane 2- Fabrika 3- Ticari Şekilde İşletilen Diğer müesseseler

Ticarethane: TK 12`de örnekler sıralanmıştır.

Ticari İş
Bir ticari işletmeyi ilgilendiren hususlar ticari iştir.
TTK`da ve diğer ticari hükümlerde düzenlenen hususlar ticari iştir.
Tacirin işleri ticari iştir. 21/1,2

Tüzel şirketlerin yaptığı tüm işler ticaridir.
Tacir Ahmet beyin iş yerini boyatması ticari iş, evini boyatması adi iştir.
Gerçek kişinin yaptığı iş özel hayatını ilgilendiren bir alanda iş yapıyorsa adi iştir.
Kural olarak Tüzel kişi tacirlerin örn; şirketlerin adi iş sahası yoktur. Bütün işleri ticaridir.
Buna karşın gerçek kişi tacirlerin bütün işlerinin ticari olması asıldır. Ancak gerçek kişi tacirin işleri yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa bildirdiği yada somut olayın özelliklerinin işin ticari sayılmasına uygun olmadığı hallerde borç adi borç sayılır.
ÖNEMLİ: Bir taraf için ticari sayılan işler TK 21/2 göre taraflardan biri için ticari sayılan işler arada sözleşme bulunması kaydıyla karşı taraf için dahi ticari iş sayılır.
Tacir: Gerçek kişi ve tüzel kişi olabilir.
Tacir Sıfatı: TK 14/1 bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Gerçek kişi tacirden bahsedebilmek için bir ticari işletmenin var olması gerekir.
Gerçek kişi tacirden bahsedebilmek için ön şart bir ticari işletmenin mevcut olmalıdır. Ancak bunun istisnası 14/3 ‘de düzenlenmiştir.Buna göre orda da bir ticari işletme bulunmasa ve dolayısıyla kişi tacir sıfatını kazanmasa bile bir ticari işletme açmasa bile böyle bir durumda hukuki ilişkiye giren kişi tacir sayılmaz ancak tacir gibi sorumlu olur yani tacir almanın nimetlerinden yararlanamaz fakat tacir olmanın külfetlerine katlanmak zorundadır. Örn; Bu kişinin iflası istenecektir.
2- Ticari işletmenin kısmen dahi olsa işletilmesi gerekir.

-Şirketler –

Adi Şirket Ticari Şirketler
Tüzel Kişilik yoktur.
Ahmet + Mehmet
Tacir Tacir

Kısmen dahi olsa işletmekten kasıt adi şirket ortağı olarak işletmektedir. Bir gerçek kişi tek başına işletiyorsa TK 11/1 şartı sağladığı açıktır. Birden çok kişi bir araya gelerek bir ticaret şirketi kurmuşlar ve ticari işletmeyi bu şirket yapısı altında işletiyorlarsa, ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği bulunduğu için tacir sıfatı ortaklara değil şirkete ait olacaktır.


Kısmen dahi olsa işletmekten kasıt adi şirket ortağı olarak işletmektir. Bir gerçek kişi tek başına işletiyorsa TK 11/1şartı sağladığı açıktır. Birden çok kişi bir araya gelerek bir ticaret şirketi kurmuşlar ve ticari işletmeyi bu şirket yapısı altında işletiyorlarsa, ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği bulunduğu için tacir sıfatı ortaklara değil şirkete ait olacaktır. Bu durumda ticari işletmeyi yine tek bir kişi yani şirket işletiyor olacaktır. Buna karşı bir adi şirket söz konusu ise şirketin tüzel kişiliği bulunmadığı için tacir sıfatı şirkete değil ortaklara ait olacaktır. Bu durumda her bir adi şirket ortağı ……………………………………. diğer adi şirket ortağı ile birlikte kısmen dahi olsa kendi adına işletmiş olacaktır.
Tacir sıfatı kural olarak ticari işletmenin işletildiği gün kazanılır. Tacir işletmesini işletmeye başladıktan itibaren en geç 15 gün içinde ticaret siciline ticari işletmesini ve kendisinin tacir olduğunu kaydettirmek zorundadır. Ancak söz konusu kayıt tacir sıfatının kazanılması açısından kurucu nitelik taşımaz. Yani kişi tescilli değil, daha önce ticari işletme işlettiği gün bu sıfatı kazanmıştır.
Buna karşılık gerçek kişi tacir henüz ticari işletmesini işletmeye başlamadan öncede ticaret siciline kayıt yaptırmış olabilir. Bu durumda kişi ticari işletmesini işletmeye başlamasını beklemeden tescil ile birlikte tacir sıfatını erkenden kazanır. (TK 14/2)
Benzer şekilde kişinin henüz ticari işletme işletmeye başlamadan önce tacir sıfatını kazandığı 2. durumda ise kişinin bir ticari işletmeyi kurup açtığını sürküler gazete, radyo ve diğer ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş olması halindedir. Söz konusu ilamlarla birlikte kişi henüz ticari işletmeyi fiilen işletmeye başlamadan (örn; Giyim mağazalarının kapısını açmadan tacir sıfatını erkenden kazanacaktır.14/2
TK 14/3 farklı olarak TK 14/2`deki durumlarda kişi tacir gibi sorumlu olmaz tacir sayılır. Yani hem tacir olmanın nimetlerinden yararlanır hem de külfetlerine katlanır. (Oysa 14/3`de kişi sadece tacir olmanın külfetlerine katlanıyordu nimetlerinden yararlanamıyordu.)
Ticaret Yapması Yasaklanmış Kişilerin Tacir Sıfatı
TK 16`ya göre kişisel durumu yaptığı işlerin niteliği veya meslek ve görevleri itibariyle kanuni veya yargısal bir karara aykırı olarak ticari işletmeyi işleten kişi veya ticari işletme işletebilmek için gerekli olan izin ya da ruhsatı almadan işletmeyi başlatan kişi tacir sayılır. Örn; kırtasiye dükkanı açan öğretmen Ahmet bey içki ruhsatı almadan bar açan Mehmet bey tacir sayılacaktır.

Küçük ve Kısıtlıların Durumu
TK 15`e göre sahip oldukları bir ticari işletmeyi veli yada vasileri aracılığıyla işleten küçük ve kısıtlılarda tacir sayılır.
Ancak bu halde tacirler hakkında öngörülen cezai müeyyideler tacir olan küçük ve kısıtlıya değil veli ya da vasisine uygulanır.
Örn; Velisi tarafından adına ticari işletme işletilen küçük tacir olarak iflas eder. Ancak hileli iflas halinde öngörülen ceza velisi hakkında da uygulanır.




TÜZEL KİŞİ TACİRLER

TK 18`e göre tüzel kişi tacirler 3 gruba ayrılabilir.
Ticaret Şirketleri
Ticari işletme işleten Dernek ve Vakıflar
Bir kamu tüzel kişisi tarafından kurulmakla beraber kuruluş kanunlarında özel hukuk kurallarına uyacağını belirten kuru

1 Ticari Şirketler: TK 136`ya göre ticaret şirketleri tahdidi olarak sayılmıştır. Bunlar :
Kolektif Şirket
Adî Komandit Şirket
Komandit Şirket
Paylı Komandit Şirket
Anonim Şirket
Limited Şirket
Kooperatif

Ticaret şirketlerinin hepsinin tüzel kişiliği vardır. Ticaret şirketleri tacir sıfatına sahiptir. Ticaret şirketlerinin kurucusunun kim olduğu tacir sıfatı açısından önem taşımaz. Örn; Belediyenin kurduğu Belko A.Ş. Anonim şirketi olduğu için kurucularına bakılmaksızın tacirdir. Ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği olduğundan ve tacir sıfatı şirkete ait olduğundan ortaklar tacir değildir.
Bir ticaret şirket söz konusu olduğu zaman yaptığı için konusuna, işletmenin büyüklüğüne ortakların sıfatına bakılmaksızın şirket tacir şirketin bütün işleri ticari sayılır.
Buna karşı adi şirketler (Adi şirket ticari şirket değildir) tüzel kişiliğe sahip değildir dolayısıyla tacir sıfatları da yoktur. Adi şirket aracılığıyla işletilen işletme ticari işletme ise bu durumda TK 14/1`deki ‘bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletme durumu söz konusu olur`. Dolayısıyla bu durumda tacir sıfatı şirkete değil ortaklara ait olur.
Ticari İşletme İşleten Dernek ve Vakıflar
TK 18/1`e göre dernek ve vakıflar ideal amaçlarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları maddi kaynakları elde etmek için ticari işletme işletebilirler. ( Bir ticari işletme işleten dernekle diğer tacirler arasındaki temel fark derneğin elde ettiği kazanç üyeler arasında paylaştırılmasının yasak olması söz konusu kazancı hayır amacın9a yönelik olarak harcamak zorundadır.
Bu durumda ticari işletme işleten vakıf 18/1 gereği tacir sayılacaktır. Ancak bu kuralın istisnası TK 18/2`de düzenlenmiştir. Buna göre ticari işletme işleten dernek ya da vakıf kamu yararına göre dernek ya da vakıf sayılıyorsa bu durumda ticari işletme işletmesine rağmen tacir sayılmaz.
Benzer şekilde bir ticari işletme devlet, vilayet ve belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından işletiliyorsa bu durumda dahi ticari işletme işletmesine rağmen kamu tüzel kişisi tacir sayılamaz.
TK 18/1`e göre kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet , vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseslerde tacir sayılır.
Devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri ticari işletme işletmek için ticari şirket kurabilirler. Bu durumda şirket tacirdir.
Kamu tüzel kişileri ticari işletme işletmek için şirket yerine müessese ve teşekkülde kurabilir.
Bu durumda söz konusu teşekkül ve müesseseler
A ) Kuruluş kanunlarında özel hukuk hükümlerine tabi olacakları belirtilmişse
B ) Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmuşsa tacir sayılır.

Ticari İşin Sonuçları
Bir işin adi iş mi ticari iş mi olduğu hususu iki temel konuda önem taşımaktadır.
Ticari işlerde müteselsil sorumluluk ve müteselsil kefalet esastır.
Ticari işlerde temerrüt faizi avans oranı üzerinden istenebilir.
Müteselsil Sorumluluk
Adi işlerde iki veya daha fazla kimsenin borç altına girdiği durumlarda aksi kararlaştırılmamışsa müşterek sorumluluk söz konusu olur. Buna göre borçlulardan her biri borcun tamamından değil sadece kendi payından sorumlu olur. Adi bir işte birden çok kişinin aynı borç için borç altına girdiği durumlarda müteselsil borçluluk isteniyorsa bu hususun mutlaka açıkça düzenleniyor olması gerekir.
Buna karşı ticari işlerde TK 7 gereği müteselsil karinesi kabul edilmiştir. Buna göre birlikte ticari borç üstlenen kişiler açıkça belirtilmese dahi bu borçtan müteselsilen sorumlu olurlar. Müteselsil borçluluk iki veya daha fazla kimsenin alacaklıya karşı her biri borcun tamamı için asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutulmasıdır. (TK 14)
Buna göre ticari işlerde birden çok kişi bir ticari iş için borç altına giriyorsa bunların müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilir. Bir ticari işte borçluların müteselsil sorumlu olmaları istenmiyorsa bu durum sözleşmede açıkça belirtilmelidir.
TK 7/2`e göre ticari borca kefalet halinde de müteselsil karinesi uygulanır. Buna göre bir ticari işe kefil olan kimse sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasa dahi müteselsilen kefildir.
Adi işlerde adi kefalet esastır. Buna göre alacaklı önce asıl borçluya başvurmalı ancak asıl borçlu borcunu ödemediği takdirde kefile gidebilir. Asıl borçluya gitmeden doğrudan kefile gittiği takdirde kefil alacaklının sıra gözetmek zorunda olduğunu yani önce asıl borçluya gitmek zorunda olduğunu ileri sürebilir. Adi bir işte de müteselsil kefalet söz konusu olabilir. Ancak bunun için sözleşmede açık bir hüküm bulanması gerekir. Adi bir işte sözleşmede adi kefaletin uygulanacağı yazılmış olmasa bile kanun hükmü gereği adi kefalet uygulanacaktır.
Buna karşın ticari işlerde müteselsil kefalet kuralı esastır. Bir ticari işe kefil olan kişi sözleşmede açıkça müteselsilen kefil olacağı yazılmış olmasa bile TK 7/2 gereği bu ticari borç nedeniyle müteselsilen kefil sayılır. Buna göre bir ticari borçta alacaklı sıra gözetmeksizin müteselsil kefile gidebilir ve müteselsil kefil alacaklının önce asıl borçluya gitmesi gerektiğini kendisinin ancak asıl borçlu ödemezse sorumlu tutulabileceğini ileri süremez. Bir ticari işe kefil olan kişi müteselsil kefalet değil adi kefalet hükümlerinin uygulanmasını istiyorsa bu durumda sözleşmede adi kefaletin uygulanacağı hususunun açıkça belirtilmesi gerekir.
TİCARİ İŞLERDE FAİZ
FAİZ TÜRLERİ
Kapital Faiz; Bir para tutarını talep hakkına sahip bulanan alacaklıya bu paradan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle borcun vadesine (paranın iade edilmesi gereken tarihine) kadar ifade edeni öder. Örn; 10 milyarlık birikiminden 1 yıl süre ile mahrum kalan yatırımcının bu süre sonunda almaya hak kazandığı %10` luk faiz kapital faizin türündedir.
Temerrüt Faizi: Para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüde düşen borçlu tarafından ödenmesi gereken faizdir.
Gerek adi gerek ticari işlerde taraflar uygulanacak kapital ya da temerrüt faizi oranını serbestçe kararlaştırabilirler. Ancak faiz oranları BK 19-20 anlamında ahlaka aykırılık teşkil edecek kadar yüksek olmamalıdır. Ayrıca gabil teşkil edecek kadar yüksek olmamalıdır.
Taraflar sözleşmede faiz miktarını kararlaştırmamışlarsa bu durum faiz istenemeyeceği anlamına gelmez. Sadece TTK 22 gereği sözleşmede açıkça yazmamış olsa bile tacirlerin faiz isteme hakkı gereğince kanuni faiz üzerinden faiz işleteceği anlamına gelir. Kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanunda düzenlenmiştir.
Kapital faizi işleyen durumlarda kapital faiz miktarı belirtilmemişse gerek adi gerek ticari işlerde yıllık %9 oranı üzerinden kanuni kapital faiz oranı istenebilir.

TEMERRÜT FAİZDE ORAN: Taraflar aralarındaki sözleşmede temerrüde düşülmesi halinde (para borcu ) hangi oran üzerinden temerrüt faizi işleyeceğini serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflar sözleşmede kararlaştırılmamışsa bu durumda da temerrüt faizi işler. 3095 SK. M. 2 oranı üzerinden temerrüt faizi hesaplanır. Kanuni temerrüt faizi oranı adi ve ticari işlere göre değişiklik arz etmektedir. Buna göre adi işlerde kanuni temerrüt faizi %9`dur.
Ticari işlerde kanuni temerrüt faizi alacaklı açık bir talepte bulunursa daha yüksek oran olan avans faizi oranı (T.C. Merkez bankanın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı) üzerinden istenebilir. Buna göre ticari iş söz konusu olduğu zaman (tarafların tacir sıfatı önemez taşımaz, işin ticari olup olmadığı önem taşır. Örn: İki memur arasındaki bir bonoda temerrüt söz konusu ise ticari iş söz konusu olduğundan avans oranı üzerinden temerrüt istenebilir. Alacaklı açıkça avans oranı üzerinden istemek şartıyla yüksek oranda faiz talep edebilir. Alacaklı bu hakkını kullanmaz ve açıkça avans faiz oranı üzerinden temerrüt faizi istendiğini belirtmese bu durum ticari iş olmasına rağmen kanuni temerrüt faiz oranı adi iş gibi %9 üzerinden istenecektir.
Avans faiz oranı üzerinden kanuni temerrüt faizi istenebilmesi için temerrütün doğduğu işin ticari olması yeterlidir. Taraflar arasında sözleşmese olmasa bile (Örn; Haksız rekabet halinde, ya da bir A.Ş. kamyonunun başka bir tacirin ticari işletmesine zarar verdiği haksız fiil halinde, ticari iş niteliği taşıyorsa ) bu durumda avans oranı üzerinden temerrüt faizi istenecektir.
Sözleşmede akdi temerrüt faizi oranı kararlaştırılmamış fakat kapital faizi oranı kararlaştırılmamışsa bu durumda temerrüt faizi akdi kapital faizi oranına hesaplanabilir. Bunun şartı söz konusu akdi kapital faiz oranının, adi bir işte temerrüt söz konusu ise %9`dan, ticari bir işte temerrüt söz konusu ise avans oranından yüksek olmasıdır. Eğer bu oranlardan düşükse alacaklı konumu ve temerrüt faizi olarak bu akdi kapital faiz oranı değil kanuni temerrüt faiz oranları (adi işlerde %9 ………. Ticari işlerde avans oranı üzerinden hesaplanır
TACİR OLMANIN HÜKMÜ VE SONUCU.
İflasa Tabi Olma Sonucu: Tk 20/1`e göre tacirler hür türlü borçlarından dolayı iflasa tabidirler. İflasta takip bir alacaklı tarafından başlatılmış ve o alacaklının talebi üzerine borçlunun (tacirin) iflasına karar verilmiş olsa bile iflas tasfiyesi icra takibinin aksine, tüm alacaklıları borçlu hakkında ayrıca takip yapmalarına gerek kalmadan ilgilendirir ve borçlunun haczi mümkün olan tüm hak ve malları paraya çevrilerek alacaklılar arasında paylaştırılır. Bir gerçek kişi tacirin sadece ticari nitelikteki borçları için ticari işletmeyi ilgilendirmeyen adi borçları için dahi iflasının istenmesi mümkündür. Kural olarak sadece tacirler iflas eder. Ancak bunun yanı sıra tacir olmadığı halde iflasa tabi tutulan bozu kişilerde vardır.

İFLAS EDEBİLECEK KİŞİLER

Tacirler (Adi borçları nedeniyle dahi)
TK 14/3`e göre tacir gibi sorumlu olan kişiler: Bir ticari işletme açmış gibi iyi niyetli üçüncü kişilerle hukuki işlem yapan ve tacir gibi sorumlu sayılan kişiler tacir olmanın haklarından yararlanamazlar ama külfetlerine katlanmak zorundadırlar. Bu itibarla bu kişilerin iflası da istenebilir.
İİK md. 44 gereği Ticareti terk eden tacir gerçek kişilerin tacir sıfatı ticaretin terk edilmesiyle sona erer ancak ticaret siciline kayıtlı bir tacirin ticareti terk ettiğini ve dolayısıyla tacir sıfatının sona erdiğini iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürebilmesi için ticaret sicilindeki kaydının terkin ettirilmesi gerekir. Ticaret sicili durumunu ticaret sicil gazetesi ilan eder. Ticareti terk eden eski tacir artık tacir sıfatı kalmamasına rağmen bu ilan tarihinden itibaren 1 yıl için iflas yoluyla takip edilebilir.
TTK 180/2 ve 182`ye göre bazı özel durumlarda kolektif ve komandit şirket ortaklarında şirket borçlarından dolayı iflas edebilir.(Ticaret şirketlerinde şirketin tüzel kişiliği bulunduğu için tacir sıfatı şirkete aittir. Ortaklar tacir değildir. Dolayısıyla ticari şirketlerinde kural olarak şirket borçlarından dolayı şirket iflas eder, ortaklar tacir olmadıkları için iflasları istenemez,ancak kolektif ve komandit şirketlerde ticaret şirketi sıfatı taşımalarına ve tacir sıfatı şirket tüzel kişiliğine ait olmasına ve ortakları tacir sayılmamasına rağmen istisnaen özel bazı durumlarda tacir olmamalarına rağmen ortaklarda şirketlerle birlikte iflasa tabi tutulabilirler.(TTK 180/2, 182)
Bankacılık Kanununa göre iflası istenen kişiler; Bankacılık kanunu md. 110`a göre kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına veya bankanın fon`a devrine neden olan banka yönetici ve deneticileri tacir olmamalarına rağmen iflas edebilir. Ayrıca bankanın hakim ortakları menfaat temin etmişlerse bunlarda tacir olmamalarına rağmen iflas edebilir.
TACİR OLMANIN SONUÇLARI
1– İflas,
2- Tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek zorundadır.
3- Tacirler bulundukları yerdeki ticaret veya sanayi odalarına kayıt olmak zorundadırlar. Kaydolmazlarsa odalar tarafından resen kaydedilir.
4- Tacirler ticaret unvanı kullanmak zorundadırlar. Tacirin ticari işlerinde kullandığı taciri diğer tacirlerden ayıran ismine ticaret unvanı denir.
5- Tacirler TK 21 gereği ticari iş karinesine tabidirler.
6- Tacirler ticari örf ve adete tabidirler.
7- Tacirler ticari defter tutmak zorundadırlar. TK 20`ye göre tacirler TK 66 ve devamında düzenlenmiş olan ticari defterleri tutmak zorundadırlar.
Tacirler ticari defterlerini ve ticari işletmeleri ile ilgili işler dolayısıyla aldıkları belgeleri düzenli şekilde saklamakla yükümlüdürler. (TK 66/2, 68 )
Ticari defterler sahipleri aleyhine kanıt olarak kullanılabileceği gibi belli şartlarda sahipleri lehine de kanıt olarak kullanılabilirler.
Bir kimsenin kendi düzenlemiş olduğu belgelere dayanarak iddiasını ispat etmesi kural olarak mümkün değildir.(Bir borç senedinde yani mücerret borç ikrarından söz edebilmek için borçlunun imzası gerekir.) Ancak belli durumlarda ticari defterler sahibi tacir (alacaklı) lehine borçlu aleyhine ispata yardımcı olabilir.
BUNUN İÇİN:
a ) İtilafın her iki tarafta tacir olmalı her iki tarafta defter tutma yükümlülüğüne tabi olmalıdır.
b) İtilaf her iki tarafında defterlerine geçirmesi gereken bir ticari işten kaynaklanmalıdır.
c) Tacirin lehine kanıt olarak sunduğu defterler kanuna uygun tutulmuş olmalıdır ve bu defterdeki kayıtlar birbirini doğrulamalıdır.
d) Defter sahibi defterindeki iddiasının doğru olduğuna dair yemin etmelidir.
8- Tacirler basiretli iş adamı gibi davranmak zorundadırlar.
TK 20/2 uyarınca her tacirin ticari işletmesine ilişkin faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü vardır. Buna göre tacirin ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinde kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenecek özeni göstermesi yeterli değildir.
Tacir aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermek zorundadır.
9- Tacirin ücret ve faiz isteme hakkı vardır. Ticari işletmesi ile ilgili olarak biri iş yada hizmet yapmış olan tacirin sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmasa dahi ücret isteme ve masraf yapmışsa bunlar için faiz istemeye hakkı vardır.(TK 22)
10- Tacirler ücret ve cezanın indirilmesini isteyemezler. TK 24`e göre tacir sıfatını haiz borçlu BK 104/2. 161/3, 104/2, 409` da yazılı hallerde faiş olduğu iddiasıyla bir ücret yada cezanın indirilmesini mahkemeden isteyemezler.
Bk 161/3`e göre sözleşmeye konan cezai şartın faiş olduğu hallerde borçlu mahkemeye başvurarak hakimin sözleşmeye müdahale etmesini ve cezai şart miktarını indirmesini isteyebilir. Ancak söz konusu hak borçlu tacirlere tanınmamıştır. Buna göre basiretli bir iş adamı gibi davranması beklenen borçlu tacir tahaahüt ettiği cezai şartın fahiş düzeye çıktığı gerekçesiyle hakime başvurarak indirilmesini isteyemez.(TK 24)
TK 24`ün istisnası ise 20.03.1974 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıdır. Buna göre kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi borçlu tacirin iktisaden mahvafına (mahvolmasına) yol açıyorsa tacir bu cezai şartı öderse iflas edecek yada ticareti terk edecek duruma düşecekse bu durumda söz konusu cezai şart BK 19-20 anlamında ahlaka aykırı sayılmıştır. Bu duruma sınır olarak tacir cezai şartın indirilmesini isteyebilir.
11- Tacir fatura vermek zorundadır. TK 23`e göre ticari işletmesi gereği bir mal satan, imal eden veya bir iş veren tacir talep üzerine fatura vermek zorundadır.
ÖNEMLİ: TK 23/2 uyarınca iki tarafında tacir olduğu işlerde faturayı alan tacir taraf aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda
bulanmamışsa fatura içeriği kabul edilmiş sayılır.Ancak söz konusu 8 günlük kabul süresi iki tarafında tacir olduğu durumlar için geçerlidir.
12- İhbar ve ihtarları belli şekilde yapma TK 20/3 uyarınca tacirler arasında yapılan işlerde bir tarafın diğer tarafı
a) Temerrüdü düşürmesi için,
b) Sözleşmeyi fesh edebilmesi için
c) Sözleşmeden dönebilmesi
Yapacağı ihbar veya ihtarların
a) Noter aracılığıyla
b) İadeli tahütlü mektupla
c) Telgrafla yapılması zorunludur.
TİCARİ DAVA
Ticari dava TK 4-5 ‘de düzenlenmiştir. Bir davanın adi dava mı yoksa ticari dava mı sayıldığı hangi mahkemede görüleceği bakımından önem taşır. Ticari davalar üçe ayrılır:
Mutlak ticari davalar
Havale, vediya, tevhit davaları
Nispi ticari davalar

Mutlak Ticari Davalar: Mutlak ticari dava tarafların sıfatına (tacir olup olmadıklarına) veya işin niteliğine (adi veya ticari iş olmamasına) bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.
MUTLAK TİCARİ SAYILAN DAVALAR
TTK`da düzenlenen hususlardan doğan davalar.
TTK`da md. 4`de sıralanan kanun maddelerinden doğan davalar,
Özel kanunlar gereği ticari sayılan davalar.

aa) TTK`da Düzenlenen Hususlardan Doğan Davalar: Tarafların sıfatına, uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari dava sayılır. Örn: Bono TTK 688 ve devamında düzenlediği bonodan doğan, tarafları tacir olmamasına, itilaf ticari işletme ile ilgili olmamasına rağmen mutlak ticari davadır.
TTK`da düzenlenen hususlardan doğan itilaflar aynı zamanda TTK 3 gereği ticari iş niteliği taşımaktadır. Ancak ticari iş ile ticari dava kavramları birbirinden bağımsızdır.
Her ticari iş ticari davaya vucut vermez.
Bir davanın mutlak ticari dava olması mutlaka Asliye Ticaret mahkemesinde görüleceği anlamına gelmez. Belli durumlarda dava mutluk ticari dava olsa bile Asliye Ticaret mahkemesinde görülmeyebilir.
bb) TTK md. 4`de Sayılan Kanun Maddelerinden Doğan Davalar: MK 162-969`dan doğan davalar. Menkullerin rehni karşılığında ödünç para verme işinden doğan davalar mutlak ticari davadır. BK 179-180`den doğan davalar. Bir ticari işletmenin devri yada işletmelerin birleşmesinden doğan davalar mutlak ticari davadır. TK348-352`den doğan davlar. Hizmet sözleşmesi ile ilgili rekabet yasağından doğan davalar. BK 372-385 yayın, neşir sözleşmesinden doğan davalar. BK 399-403 itibar mektubu ve itibar emrinden doğan davalar. Alım satım komisyonculuğundan doğan davalar (BK 416-429) Ticari mümessil ve ticari vekillere ilişkin (BK 449-456) marka ve patentten doğan davalar mutlak ticari davadır. Ticarete mahsus yerlere ilişkin özel hükümlerde düzenlenen hususlardan doğan davalar (TK 135) Bankacılık ve ödünç para verme işlerine ilişkin kanunlardan doğan davalar.
Tüketici Kredileri tüketicinin korunması hakkındaki kanun md. 23 gereği Tüketici mahkemelerinde görülür.
cc) Özel kanun hükümleri gereği mutlak ticari sayılan davalar: TTK dışında bazı özel kanunlarda bu kanunlardan doğan davaların ticari dava sayılacağı hükme bağlanmıştır. Örn; Finanssal kiralama kanunu md.91, kooperatifler kanunu md.99 bu kanunlardan doğan davaların mutlak ticari dava olacağı ifade edilmiştir.
Buna göre finanssal kiralama işlerinden yada kooperatiflerden doğan davalar mutlak ticari dava sayılır ve ancak şartları varsa ticaret mahkemesinde görülür.
İflas davası borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılır (İİK md.154/4). Benzer şekilde ticari işletme rehni kanunundan doğan davalarda md. 22 gereği ticaret mahkemesinde açılır. Buna göre iflas ve ticari işletme rehni davaları mutlak ticari dava olmalarının yanı sıra müddeabihin değerine bakılmaksızın ticaret mahkemesinde bakılır.

TİCARİ İŞLETME

Ticari İşin Sonuçları Tacir
1-Müteselsil Sorumluluk
a)Müteselsil Borçluluk
b) Müteselsil Kefalet
2- Temerrüt Faizi (Avans)

FAİZ
A) Kapital faiz(%9) B) Temerrüt Faiz
a) Adi İş (%9)
b) Ticari İş (Avans Faizi)

TACİR

Gerçek Kişi 14/1 Tüzel Kişi (Kitler)
Ticaret Şirketler
Dernek ve Vakıflar

Şirketler


Adi şirket Ticaret Şirketleri (TTK 136)
(BK) 1) Kollektif Şirket
2) Komandit Şirket
Tüzel kişiliği yoktur. 3) Anonim Şirket
En az 2 kişi olmalı 4) Limited Şirket
5) Kooperatif Şirket


TİCARÎ İŞ

Bir ticarî işletmeyi TTK`da ve diğer ticarî Tacirin işleri
İlgilendiren hususlar hükümlerde düzenlenen ticarî iştir.
ticarî iştir (TTK 3). hususlar ticarî iştir. Bono +
(TTK21/II)


TİCARİ DAVA

Mutlak Ticari Dava Bir Tarafın Ticari Nispi Ticari Dava
(TTK`da düzenlenen İşlerini İlgilendiren TTK 21/2 uygulanmaz.
hususlardan doğan Ticari Davalar
Özel Kanunlar 1- Havale
TTK md. 4 2- Vedia
BK. md.179-180 3- Tekvil
Medeni Kanun
Bankacılık
Bk md.459


29/03/2006

İFLAS DAVASININ ÖZELİK ARZETTİĞİ DURUMLAR:

A) İflas davaları İİK 154/4 gereği mutlak ticari davadır.
B) İflas davaları mutlaka Ticaret Mahkemesinde açılır.
C) İflas davası şubenin yapmış olduğu işten olsa bile mutlaka merkezde açılır ( ticari
işletmeler iş hacimleri büyüdüğü zaman sadece şubede açılır. Şubelerin ticari işletme sahibi tacirden ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Bununla beraber şubelerin yaptığı işlerden dolayı merkezin yanısıra şubenin bulunduğu yerde de dava açılabilir. (HMUK 17)
* Ancak iflas söz konusu ise mutlaka merkezde açılması gerekmektedir.

2) BİR TARAFIN TİCARİ İŞLETMESİNİ İLGİLENDİREN DAVALAR

Havale, Vedia sözleşmesi ve telif hakkından doğan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesini ilgilendirdiği taktirde ticari dava sayılır.
Örn; havale 3 taraflı bir ilişkidir. 1) Havale eden (parayı gönderen) 2) Havale alıcısı ( parayı alan 3) havale ödeyen
Bir memurun öğrenci olan oğluna banka kanalı ile yaptığı havalede havale eden memur havale alan öğrenci havaleyi ödeyen bankadır. Bu havaleden doğan bir itilaf taraflardan biri banka olduğu için ve bankacının ticari işletmesi ile ilgili olduğu için ticari dava sayılır.

3) NİSPİ TİCARİ DAVA

Her iki tarafında tacir olduğu (veya tacir gibi sorumlu) ve dava konusu ihlilafın her iki tarafından Ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalar Nispi Ticari Davadır. Örn; bir tacirin fabrikasında işlemek üzere başka bir tacirin ticari işletmesinden sattığı ham maddeyi satın aldığı durumlarda bu sözleşmeden doğan itilaf (alacak davası) Nispi Ticari Dava sayılır ve şartları varsa Asliye Ticaret Mahkemesinde görülür.
Nispi Ticari Dava belirlenirken Tk 21/2 uygulanmaz
Buna göre taraflardan biri tacir ve iş onun ticari işletmesi el ilgiliyse arada sözleşme olmak şartıyla karşı taraf içinde TİCARİ İŞ SAYILIR. Ancak AYNI DURUMDA Nispi Ticari Davadan söz edilemez. Yani dava taraflarından biri tacir ve iş onun Ticari işletmesi ile ilgiliyse arada sözleşme olsa bile Nispi ticari dava doğmaz,
· Her ticari iş ticari dava sayılmaz.
· Her ticari dava Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmez.

TİCARİ DAVALARIN GÖRÜLECEĞİ MAHKEMELER


TTK 5`e göre, ticari davalar. Müddeabihin HMUK 8/1 deki miktarı geçmiyorsa ticari dava olmalarına rağmen Sulh Hukuk Mahkemesinde görülür. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gereken bir ticari dava yanlışlıkla Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmışsa bu durumda mahkeme bu durumu resen dikkate alarak görevsizlik kararı vermesi gerekir.
Değeri 8/1 deki miktarı aşan ticari davalar ol yerde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi varsa bu mahkemede yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde açılılır.Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemesi arasında görev ayrılığı diğil iş bölümü ayrılığı vardır. Buna göre asliye Yticarete açılması gereken bir dava Asliye Hukuk Mahkemesine açılmışsa yada tersi durumda dosya davalının itirazı üzerine ilgili mahkemeye gönderilebilir. İş bölümü itirazı ilk itiraz niteliğindedir. Bu itiraz üzerine mahkemenin vereceği gönderme kararı yalnız başına temyiz olunamaz. Ancak gönderilen mahkemenin verdiği hüküm ile temyiz edebilir.
Esas hakkındaki hüküm ile birlikte temyiz olursa bile sadece gönderme kararının yanlışlığı bozma için yeterli neden teşkil etmez.
Bazı durumlarda ise ticari davalar dava konusunun miktarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmek zorundadır. ( iflas, Ticari İşletme rehni kanunundan doğan davalar mutlaka Asliye Ticaret Mahkemesinde görülür.)
Bazı ticari davalar ihtisas mahkemesinin de konusuna girebilmektedir. Bu durumda da dava konusuna bakılmaksızın o davaların İstisas Mahkemesinde açılması gerekir. Örn; Marka, Patent davaları, fikri ve sinayi haklar Hukuk Mahkemesi, Deniz Ticaretine ilişkin davalar Denizcilik ihtisas mahkemesince açılmak zorundadır. Benzer şekilde davacının tüketici konumda olduğu davalar Tüketici Mahkemesinde görülmelidir.
Sulh Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasında görev ayrılığı vardır. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasında iş bölümü ayrılığı vardır. Ancak istisnaen bazı durumlarda Asliye Hukuk Mahkemesi ve Asliye Ticaret Mahkemesi arasında da iş bölümü diğil görev ayrılığı uygulanır. Bu durumlarda iş bölümü itirazı görev ayrılğı seviyesine çıkartılmıştır. Söz konusu itiraz her zaman yapılabilir.

BUNLAR :
1) İflas Davası
2) Ticari işletme rehni kanunundan doğan davalar
3) İhtisas Mahkemelerinin konusuna giren davalar (marka, patent, denizcilik, tüketici)
4) Münhasıran 2 tarafın arzularına tabi olmayan işler (şahsiyet hakları ile ilgili davalar veya iş davaları TK5)





30.03.2006-03-30

Şirketler


Adi şirket Ticaret Şirketleri (TTK 136)
(BK) 1) Kollektif Şirket
2) Komandit Şirket
Tüzel kişiliği yoktur. 3) Anonim Şirket
En az 2 kişi olmalı 4) Limited Şirket
5) Kooperatif Şirket


ŞİRKETLER HUKUKU

İki veya daha fazla kişinin ortak bir ekonomik amaca ulaşmak için emek veya mallarını bir sözleşme ile (esas sözleşmesi) birleştirmek suretiyle meydana getirdiği topluluğa şirket denir. Şirketler kişi birleşmeleridir. Bir gerçek kişi taciri tek başına emek ve sermayenin ticari faaliyetin hacmi karşısında yetersiz kaldığı durumlarda birden çok kişi birleşip sermayelerini birleştirilerek bu ticari faaliyeti şirket çatısı altında yürütülebilirler.
Şirketlerin diğer kişi birliklerinden (dernek, sendika, siyasi parti) temel farkı kar elde etme ve paylaşma gayesidir. ‘(Derlerde hayır amaçlarını gerçekleştirmek için ticari faaliyetlerle uğraşıp kar elde edebilirken ancak şirketlerden farklı bu karı üyeleri arasında paylaştıramazlar. )

ŞİRKETLERİN UNSURLARI

Bir şirketin varlığından söz edebilmek için beş unsur aranır.

KİŞİ UNSURU
Kural olarak şirketin meydana getiren kişiler birden fazla olmalı yani en az iki kurucu
olmalı ve bu sayı şirketin devamı süresince kural olarak azalmamalıdır. Kiki kişi kural olarak yeterli olmasına rağmen bazı şirket tiplerinde daha çok kişide aranabilir. Örneğin, anonim şirketlerde en az beş, kooperatifler en az yedi kişi kurulabilirler
Asgari kişi sayısı hem şirketin kuruluşunda ve hem de şirket devamında aranır. Şirketin devamı sırasında ortak sayısı asgari miktarın altına düşerse örneğin anonim şirketlerde beş kişinin altına düşerse Bakanlık fesih davası açabilir.
Şirkete ortak veya kurucu olabilmek için kural olarak gerçek kişi , tüzel kişi ayırımı yapılmamıştır. Buna göre iki gerçek iki tüzel veya bir tüzel birleşerek şirket kurabilirler. Ancak kolektif şirket ortağı veya komandit şirketlerde komantdite ortak olmak için gerçek kişi olmak zorundadır.


SÖZLEŞMENİN UNSURU

Bir şirketten bahsedebilmek için kurucuların şirket kurmak için irade beyanlarının açıklamaları ve “şirket esas sözleşmesi “ denen sözleşmelere akdetmeleri zorunludur. Şirket sözleşmeleri birleşme sözleşmeleri denir. Yani burada sözleşmeye katılan ortaklar aynı menfaat etrafında toplanmaktadır. Tarafların iradeleri birbirine yönelik değil aynı amaca yöneliktir.
Adi şirketlerde esas sözleşmesi için bir şekil şartı öngörülmemiştir. Tarafların esas sözleşmelerini sözlü olarak akdetmeleri mümkündür. Ticari şirketlerinde ise en azından yazılı olması ve notere tasdik ettirmeleri zorunludur. Esas sözleşmede bulunması gereken asgari unsurlar TTK da sayılmıştır. Taraflar bu şartları yerine getirdikleri takdirde esas sözleşme şirketin kurulması için yeterli olacaktır. Ancak tarafların kanuna aykırı olmayan her tür şartı esas söyleşmeye eklemelidirler.


SERMAYE UNSURU

Şirketler sadece ekonomik amaçlarla kar elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaştırmak
için kullanabilirler. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi izin ise kurucular şirkete sermaye getirmek zorundadırlar. Sermaye payı şirket ortaklarının her biri tarafından ortak amacı gerçekleştirmek zçin şirkete konulan mal varlığı değerini ifade eder. Sermaye olarak ekonomik değeri olan her türlü değer getirebilirler bunlar; para, her çeşit mal, hizmet, alacak, kıymetli evrak, hatta şahsi emek ve ticari itibar olabilir.
Anonim ve limitet şirketlerde şahsi emek, ticari itibar ve mesleki bilgi şirkete sermaye payı olarak getirilemez
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar