Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani
OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani

Mount & Blade II: Bannerlord Dev Blog 08/02/18 İmparatorluk Kısım 1

Greatking Çevrimdışı

Greatking

Admin
Katılım
23 Tem 2013
Mesajlar
909
Tepkime puanı
54
Puanları
28
Yaş
36
Web sitesi
Discord
greatking
Cinsiyetiniz
Bay
Şube
Bursa
0dc27b37bd4bca7d6580daeed36e7cec383ecf2f.jpg


Selamlar Kalradya savaşçıları!

Bannerlord ülkelerimiz ile alakalı paylaşımlarımızın sıradaki özelliği için İmparatorluk’a bakacağız. İmparatorluk, bazı yönlerden oyunun ağırlık merkezi olduğundan, bu yazımızı iki kısma böleceğiz. Oyunun başlangıcında İmparatorluk, iç savaşa dahil olmuş üç fraksiyona bölünmüştür. Ancak, bu üç fraksiyonu tanımlayıp neleri temsil ettiklerinden bahsetmeden önce, gelin çatışmalar nasıl başlamış birlikte bakalım…

Bin sene önce Calradoi, güney denizi ile Battanya ormanları arasındaki dağ kasabalarında yaşayan onlarca kabileden biriydi. Zamanla komşularını kendi himayesi altına alarak şehir devleti konfederasyonuna katılmaya zorladı. Belki diğerlerinden biraz daha acımasız belki sadece şanslıydı ya da onu diğerlerinden ayıran bir gelenekti – Calradoi’nin hiç kralı yoktu. Kahraman Echerion, zalim hükümdar Cypegos’u devirdikten sonra, en azından teorik olarak krallık sistemi yasaklandı. Özgür vatandaşların sıklıkla toplantıkları bir meclisleri, kalıcı olarak kurulmuş bir ihtiyar meclisi (pratikte en geniş toprak sahipleri) vardı ve -gerçekten gerekli olduğunda- yakın zaman öncesine kadar bir ordu yönetmekten fazla bir şey ifade etmeyen üst bir kumandan, kısa bir süre için hükümdar gibi karar alabiliyordu.

Calradoi, teperlerdeki merkezinden dışa doğru yayılmaya başladı. Bu sırada da siyasi gelenekleri, ki hiçbir zaman yazılı olmadılar, değişmeye başladı. Kısa sürede ordu alanda daha uzun süreler geçirmeye başladı ve yavaş yavaş hükümdarlar, seferler sonunda emekli olmayı bıraktılar. Bu arada senatörler, fethedilen illere taşındılar ve büyük mülkleri ele geçirdiler. Başkent sürekli değişti ve halkın meclisi, hükümdar nereye istiyorsa oraya çağırıldı. Uygulamada bu genellikle, kıdemli askerlerin en ufak bir muhalefette müdahalede bulunacaklarından emin olunan bir ordu kampıydı. Varisin kim olacağı her zaman potansiyel bir krizdi. Genellikle, hükümdar bir varis gösterir, senato onaylar ve halk (daha doğrusu ordu) onu seçerdi. Fakat bu her zaman sorunsuz bir şekilde gerçekleşmez, gücün el değiştirmesi iç savaş alanında gerçekleşirdi.

blog_post_26_taleworldswebsite_02.jpg


Yirmi yıl önce Arenicos adında bir general, hükümdarların giydiği mor pelerini giymiş ve aslında-taç-olmayan-defne-tacını başına takmıştı. Askeri kayıtları, yozlaşmış ve etkisiz yargıçları ortadan kaldırmadaki başarısı ve tek bir konuşmasıyla insanlara aşıladığı güven, onun popüler bir hükümdar olmasını sağlamıştı. Aynı zamanda herkesin her şeyi olabilme yeteneği de kendisine bahşedilmişti. Halkın ve ordunun adamı olarak yükselmiş ancak toprak beyleri ile de yakın durmuş ve onları senatonun gücünü geri kazanacağına inandırmıştı. Kalradya cumhuriyetçi ideallerini, insan başarısının zirvesi gibi övmüş ancak önemli ticaret rotasını desteklemek için imparatorluğun doğu topraklarındaki önemsiz bir kralın kızı ile evlenmiş, sadece kendisine sadık yabancı paralı askerlerden koruma ekibi oluşturmuş ve mezhepler, kendisine kutsal bir hükümdarmışcasına tapınmaya başladıklarında buna göz yummuştur. Kalradya’nın yeniden hayat bulmasından söz etmiş ancak detayları meclisi içinde gizli tutmuştur.

Arenicos’un sultanlığı üzerinde dolaşan bir kara bulut vardı – varis seçmedeki gönülsüzlüğü. Kendi vizyonuna sımsıkı sarılacak bir varis peşinde olduğu düşünüldü ancak hiçbir zaman böyle birini bulamadı. Geleneksel olarak hükümdarlar, varis için üç yere yöneliyorlardı: aileleri, senato üyelerinin büyükleri ve ordunun üst rütbelileri. Tek bir kız çocuğu vardı, Ira. Kalradya’nın önceden de imparatoriçeleri olmuştu ancak Ira, vahşi ve saygısız bir yol izlemişti. Kendisine yönetme hakkı Arenicos’un yurtdışında doğmuş eşi Rhagaea’dan kalmıştı. Partizanları “imparatorların çocuklarının babalarından sonra varis olmaları iyi” demişlerdi. “İmparatorluk ailesine sadık kaldığımız müddetçe iç savaşlar bitecektir.” Onurlu fakat dik başlı aristokrat Lucon himayesi altındaki güçlü bir soylu ülkesi, sonraki imparatoru senatonun seçmesini talep etti. Siyaset ve hukuktan anladıklarını söylediler. “Eski günlere dönelim, gücü bize verin.” Bu sırada Battanya ve Aserai’ye karşı savaşların galibi, son derece popüler Garios, kıdemli askerlerinin yeni imparatorun belirlenmesinde söz sahibi olmalarını beklediğini bildirdi. Adamlarına, “Güçlülerin yozlaşması gücümüzü zayıflatıyor” dedi. “Sizlere, bu topraklar için kan döken askerlere, hükümdarlarını seçme hakkı vermeliler.”

Süre doluyordu. Arenicos yaşlanıyordu. Bir şekilde karar vermesi ve bunu hemen yapması gerekiyordu. Ve sonra, sınırdaki son sefer galibiyetinin ardından Lycaron güney şehrindeki sarayına döndüğünde şiddetli baş ağrısını geçirmek üzere odasında biraz yalnız kalmak istedi; birkaç saat sonra koruması kontrole gittiğinde, kendisini kan gölü içinde ölmüş halde yerde yatarken buldu. Bunun üzerine Lucon, vakit kaybetmeden kuzey kuvvet üssünde senatörleri topladı ve kendini kral ilan etti. Battanya sınırlarında seferde olan Garios, kendisinin hükümdarlığa geçmesini isteyen askerlerinin kurulu önünde durdu. Ve Rhagaea sarayından çıkarak hükümdarın ölüm haberi üzerine toplanan kalabalığa seslendi. Hükümdarın kana bulanmış pelerinini gösterdi. Kalabalık, kendisinin imparatoriçe olmasını istediklerini, o günden itibaren hükümdarın ailesinin iktidarda olması gerektiğini ve kendisinin kralın katillerinden intikam almak zorunda olduğunu haykırdı – aslında bu noktada katilin kim olduğu daha çok bir dedikodu meselesiydi. İç savaş yeniden patlak verdi ve bu kez üç eşit denge ve kararlılıkta fraksiyon da savaşmaya istekliydi, bu da bu savaşın diğerlerinden çok daha korkunç olacağı anlamına geliyordu.

blog_post_26_taleworldswebsite_03.jpg


İmparatorluk, serimizde değineceğimiz son ülkedir ya da daha doğrusu son üç fraksiyondur. Klasik Yunan ve Roma geleneklerine ve onların ortaçağ varisleri olan Bizans’a dayanır. 2000 yıl içinde çok fazla değişiklik olduğu da açıktır. Roma Cumhuriyeti’nin Ausgustus döneminde fiilen bir imparatorluk haline gelmesine ragmen, senato gibi kalıntılar 1300’lere kadar devam etmiştir. Bu arada, çok kısa süreler için atanan yüksek kıdemli memurlar ve valilerle bürokratik bir devlet olarak başlayıp 11. yüzyılda tımar sahiplerini yöneten ve batıdaki kont ve dükler gibi askeri yaptırımları olan Bizans’ın nüfuzlu kimseleri ile fiilen feodaliteye dönüşmüştür. Veraset kuralları hiçbir zaman değişmez olmamıştır ki bu oyundaki amacımıza son derece uygundur. Eğer bir oyuncu gözünü mora diktiyse, meşrutiyete hak kazanmak için bir çok yol vardır. Sezar, Antony, Octavius, Kleopatra, Genç Cato ve Cicero dönemi gibi Roma Cumhuriyeti’nin zayıfladığı yıllar batı siyasi düşüncesi üzerinde büyük etki yaratmış ve edebiyat için temel esin kaynaklarından biri olmuştur; bu nedenle biz de dönemden birkaç karakter aldık. Ancak Justinian ve Aleksios Commenos gibi imparatorluğu eşikten döndüren Bizans liderlerinin her ikisi de tıpkı Zoe ve Irene gibi son derece etkileyici kişiliklerdir.

Gelecek hafta oyunda İmparatorluk’u temsil etmesi için kullandığımız yeni özellikler ve birlik tipleri hakkında konuşuyor olacağız.
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar