makochi
03ofkosucusu
Yağız;
Anılar adeta hücum ediyorlardı beynime. Bazıları bir işkenceden farksız, bazıları da parlak birer yıldız gibiydiler. Suna hayatımda önemli olan bir insandı. Okulun ikinci senesinde tanışmıştım onunla. Karşıdan parlayan bir kızdı. Adeta yıldız gibiydi. Suna çok güzel bir kızdı bu yaşta olmasına rağmen. Saçlarının rengi bal sarısı gibiydi. Gözleri ise mavinin en açığıydı. Geldiğinden beri okulun gözdesi olmuştu. Adeta insanları mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Etrafında ışık huzmeleri o kadar çoktu ki… Bende kendi çapımda ün kazanmış, kızların peşinden koştuğu biriydim. Yanıma yakışacak kızı bulmuştum sonunda. Tek yapmam gereken onu kazanmaktı. Nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum ama yapabilirdim. İlk önce hangi çiçekleri sevdiğini bulmalıydım. Önce gözlem yapmalıydım ama. Sunanın çevresinden öğrenmem lazımdı. Etrafında dolaşan bir kız vardı hep en iyi o olacaktı. Etrafta ararken kızı bankta tek otururken bulmuştum. Tuhaf ama bu kızda da insanı içine alan bir şey vardı. Düz saçları vardı. Düz saçları sevmezdim ama kıza başka bir hava katmıştı. Daha yakınına gidince kız birden sıçrayarak bana dönmüştü. İşte o anda birden göz göze gelmiştik. İçime işleyen bir göz rengiydi. Kahvenin bir tonuydu. Koyuydu ama insanı esir alan bir koyuluktu. Adımlarımla ona adeta çekiliyor gibiydim. Yanına oturdum yavaşça. Ürkmesinden korkuyordum. Ürküp kaçmasından. Neden bu kıza birden bile böyle hissetmiştim anlam veremiyordum. Çok çekingen bir kızdı mesela. Suna gibi cıvıltısı yoktu. Utangaç olduğu şuandan belli oluyordu. Kafasını önüne eğmiş, benim söyleyeceklerimi bekliyordu. Böyle kızlardan hoşlanmama rağmen, bu kızda çok tatlı duruyordu bu davranışlar. Saatlerce onu izlemek istemiştim. Neredeyse buraya gelme sebebimi unutmuştum.“Merhaba. Ben Yağız.” Oturduğum bankta kıza doğru eğilmek zorunda kalmıştım. Neredeyse hala kızın yüzünü görmüyordum.“Bende Buse. Merhaba.” Sesi çok tatlıydı. Ahenk gibiydi. Melodi gibiydi. Müziğin en ince notalarını andırıyordu.“Sen Sunanın arkadaşısın…”“Evet. Bir şey mi isteyecektin?” Kızdan herhalde çok şey istemişlerdi. Yüzü gölgede kalıyordu kalmasına ama bazen yüzünü görüyordum. Benim tek istediğim şuan gözlerine bakmaktı.“Galiba herkes senden bir şey istedi.” Hafif bir tebessüm vermişti. Tebessümü bahar gibi gelmişti. Ne oluyordu bana böyle? Bu kızdan neden bu kadar etkilenmiştim? Etkilenmek mi? Nereden çıkarıyordum ben bunları?“Evet. Sunaya yakın olduğum için onlara ayarlamamı istediler. Ama o onları istemiyor, sanırım gözü sende.” Birden söylediklerine şaşırmıştım. Pat diye açıkça söylemişti. Ağzımın şuanda açık kaldığından emindim.“Şey… Ben… Nasıl desem…”“Deme bir şey. Senden etkileniyor işte. Bence git teklif et. Emin ol kabul edecektir.” Sesinden hüzün sezmiştim. Neden hüzünlenmişti ki? Teşekkür ederek kalkmıştım yanından. Onu orada bırakmak içimden gelmese de Sunaya teklif etmem gerekiyordu.Bütün koridoru aramış sonunda bulmuştum. Çevresinde birkaç erkek ile konuşuyordu. Beni görünce hepsini bırakıp yanıma gelmişti. Karşı karşıya kalınca birbirimize bakıp kalmıştık. Bu kız benim olacağı için hem mutlu, bir yanımda hüzün kaplıydı. Bir yanım senin için bu kız değil derken, diğer yanım siz popüler olansınız demişti. Bir adet gülü Sunanın önünde tutmuştum. Gözleri parlıyor, şaşırdığı her halinden belli oluyordu. Gülü elimden alıp kokladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.“Beğendin mi?” bu soruyu neden sormuştum bilmiyorum. Heyecandan olması gerekiyor herhalde. Sadece kafasını sallamak ile yetinmişti. Çünkü hala gülü kokluyordu. Neredeyse gülün kokusunu bitirecekti. Hala Sunaya nasıl teklif edeceğimi düşünüyordum. Aslında teklif etmeme gerek yokmuş Buse öyle demişti. Ama her kız beklerdi. En iyisi cesaretimi toplayıp etmek bence.“Suna… Ben… Senden…” gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Gözleri ışıldayarak parlıyordu. Sanırım söyleyeceğimi anlamıştı. Biliyordum o da bu anı bekliyordu.“Senden hoşlandım ben Suna. Benim ile çıkar mısın?” Ne saçmaladığımı anlayınca yere topuğum ile vurmuştum. Tarihte galiba ilk defa salakça teklif eden bendim.“E-e-evet. Teklifini kabul ediyorum.” Duyunca hemen sarılmıştık. Böylece Suna ile çıkmaya başlamıştık. Her şey güzel olacaktı, emindim. Ama tek fark gözlerimi bazen kapatınca yüzüme gelen o kişi. Ondan kurtulamıyordum.
1 sene sonra;
2010 yılına gelmiştik. Suna ile tam 1 seneye yakın çıkıyorduk. Her şey iyiydi, hoştu. Suna ile her şey mükemmel gibiydi. Ama ben mükemmel olmak istemiyordum. Aşk yoktu. Aşk istemesem de, sevgi olsa da; ben farklı şeyler istiyordum. Örneğin; elini tutunca bir kıvılcım yok. Sarılınca onu koruma isteğim hiç gelmiyor. Buse de ise tam tersi o duyguları hissediyordum. 1 sene geçse de onu ilk gördüğüm anı unutamıyordum. Hala o masumluğunu koruyor, kimse ile çıkmıyordu. Uzaktan gözlem yapıyordum. Benden sanki kaçar gibi bir hali vardı. Oysaki yanımda olmasını istiyordum. Suna ile artık işlerin yürümesi olasılığı gittikçe azalıyordu. Artık buluşmuyorduk sıkça. Etrafında farklı erkekler oluyordu. Ben ise onu kıskanmıyordum. Ama Busenin yanına bir erkek gelse, hemen kıskanıyordum. Onun etrafında sadece ben olmalıydım. Neden böyle hissediyordum bilmiyorum. Tuhaf olan da Sunayı sevmemdi. Emin olmasam da Sunayı seviyordum. Sevgi her şeye yeter miydi? Yetmezdi artık bana. Bunların yanı sıra işte o gün Buse ile Sunanın konuşmasını duymuştum.“Sen nasıl benim sevgilimden hoşlanırsın?” Buse adeta şok olmuş gözlerle bakıyordu. Gözleri yaşarmıştı. Dokunsam ağlayacaktı.“Be-Be-Ben…”“Sus, konuşma. Yazdığın kağıdı gördüm. Uzak dur! Bizden uzak dur. Artık arkadaşım değilsin.” Böylelikle Suna ile Busenin arkadaşlığı burada bozulmuştu. Sunanın peşinden gitmek istesem de, orada kalıp Buseyi izledim. Yere çömelip ağlayışını izledim. Sarılıp teselli etmek istesem de yapamadım. Onu üzdüğü için Sunadan nefret ettim. Buse gülmeliydi, ağlamamalıydı. Bir yarım saat kadar sonra gitmişti. Ben ise orada ona bakıp durmuştum.İkinci olay da ise ben donakalmıştım. Araları düzelmişse de, bir çatırdı vardı. Yine uzaktan dinlemiştim onları.“Evet, seviyorum. Senden önce görmüştüm ben onu. Senden önce aşık olmuştum. Ama sen aldın onu benden. Bir kere olsun gözlerimden görseydin. Görsen de bakmadın bana. Sen kendini düşündün hep. Üzülmem senin umurunda bile değildi. Hatta değil bile.” Buse bağırarak Sunayı dövecek gibi duruyordu. Onları ayırmam gerektiğini biliyor, ama devamını da merak ediyordum. Sonra birdenSuna o kıza bir şey diyordu beni affet. Yanlarına az daha yaklaştım. Beni şaşırtan sözleri o zaman duymuştum. Buse; “ Suna neden ben onu seviyordum neden bana bunu yaptın? He.. Söylesene neden ?” diyordu. Suna ise “ Bende onu seviyorum o, o çok eee… “ Buse ise “Evet o çok yakışıklı ve zengin o yüzden değil mi” demişti. Doğru olabilir miydi? Olamazdı. Hayır, asla… Suna beni seviyordu birazdan inkar edeceğini biliyordum. Ama korkmuştum. Ya etmezse? Ya evet derse? Suna’yı gördüğüm andan beri seviyordum. Gerçekten seviyor muydum? Onunla olmak çok güzeldi. Aşk mıydı bu bilemiyorum. Küçüktüm ama onu istiyordum. Popülerdim neden bana hayır diyecekti ki? Hem o da bir keresinde bende seni seviyorum dememiş miydi? Sonra Suna cevap verdi “Onu bende seviyorum. Hem evet parasını da seviyorum “ dedi. O an çok şaşırdım. Şimdi hangimizi daha çok seviyordu? Beni seviyordu anladım ama param olduğu için mi seviyordu? Ben bu soruyu kendi kendime sorarken o kız benim yerime Suna’yı dile getirmişti “O nu parası olduğu için mi seviyorsun ne adice. Ben onu, o olduğu için, sadece o olduğu için seviyorum. Sen ise onu parası için istiyorsun ne yazık sana… Ne, ne yazık ona…” dedi ve gitmişti. Arkasında sessizliği bırakarak gitmişti. Gözlerim Suna’ya duyduklarımı soracakmış gibi bakıyor olmalı ki, ben daha sormadan “Ben…” dedi. Sözünü kesmedim ama anladım bir cevap arıyordu. Gözlerime baktı ve “ Doğru değil seni paran için istemiyorum. Para tabi ki önemli yani…” bende ona “Yani.” dedim gözlerime bakarak ”Seni seviyorum” demişti. Bana yetmişti. Bu cümleler o zaman yetmişti. Ben de ona inandığımı belli etmek için hafifçe kıkırdayıp dudaklarından öptüm. O da öpüşüme daha arzulu cevap vermişti. Ama beynim de ki görüntü bana başka şeyler söylüyordu. Onları görmezden geldim. Düşünceleri değil hatta o yüzü bilerek görmezden geldim. Sonra dan da gerçekleri öğrendiğim de anladım. Aşkın yalan olduğunu ya da anladığım şeyin aşkın bir sürü yüzü olduğunu…
Ben ne kadar Sunayı sevmesem de, bu sevginin para olmadığını düşünmüştüm. Ama öyle değilmiş, sevgi değilmiş. Öğrendikten sonra daha fazla yapamazdım. Böylece Suna ile ayrılmış, Buse ile çıkmıştım. Hayatımı aşkını bulmuştum. Suna daha sonralar bize sorun çıkarsa da susmuştu. Zaten ondan sonra bizi vicdan azabı ile bırakıp gitmişti. Böylece aşkın bir yüzü daha ortaya çıkmıştı. Aşk fedakârlıktı.
Keyifli okumalar
Anılar adeta hücum ediyorlardı beynime. Bazıları bir işkenceden farksız, bazıları da parlak birer yıldız gibiydiler. Suna hayatımda önemli olan bir insandı. Okulun ikinci senesinde tanışmıştım onunla. Karşıdan parlayan bir kızdı. Adeta yıldız gibiydi. Suna çok güzel bir kızdı bu yaşta olmasına rağmen. Saçlarının rengi bal sarısı gibiydi. Gözleri ise mavinin en açığıydı. Geldiğinden beri okulun gözdesi olmuştu. Adeta insanları mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Etrafında ışık huzmeleri o kadar çoktu ki… Bende kendi çapımda ün kazanmış, kızların peşinden koştuğu biriydim. Yanıma yakışacak kızı bulmuştum sonunda. Tek yapmam gereken onu kazanmaktı. Nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum ama yapabilirdim. İlk önce hangi çiçekleri sevdiğini bulmalıydım. Önce gözlem yapmalıydım ama. Sunanın çevresinden öğrenmem lazımdı. Etrafında dolaşan bir kız vardı hep en iyi o olacaktı. Etrafta ararken kızı bankta tek otururken bulmuştum. Tuhaf ama bu kızda da insanı içine alan bir şey vardı. Düz saçları vardı. Düz saçları sevmezdim ama kıza başka bir hava katmıştı. Daha yakınına gidince kız birden sıçrayarak bana dönmüştü. İşte o anda birden göz göze gelmiştik. İçime işleyen bir göz rengiydi. Kahvenin bir tonuydu. Koyuydu ama insanı esir alan bir koyuluktu. Adımlarımla ona adeta çekiliyor gibiydim. Yanına oturdum yavaşça. Ürkmesinden korkuyordum. Ürküp kaçmasından. Neden bu kıza birden bile böyle hissetmiştim anlam veremiyordum. Çok çekingen bir kızdı mesela. Suna gibi cıvıltısı yoktu. Utangaç olduğu şuandan belli oluyordu. Kafasını önüne eğmiş, benim söyleyeceklerimi bekliyordu. Böyle kızlardan hoşlanmama rağmen, bu kızda çok tatlı duruyordu bu davranışlar. Saatlerce onu izlemek istemiştim. Neredeyse buraya gelme sebebimi unutmuştum.“Merhaba. Ben Yağız.” Oturduğum bankta kıza doğru eğilmek zorunda kalmıştım. Neredeyse hala kızın yüzünü görmüyordum.“Bende Buse. Merhaba.” Sesi çok tatlıydı. Ahenk gibiydi. Melodi gibiydi. Müziğin en ince notalarını andırıyordu.“Sen Sunanın arkadaşısın…”“Evet. Bir şey mi isteyecektin?” Kızdan herhalde çok şey istemişlerdi. Yüzü gölgede kalıyordu kalmasına ama bazen yüzünü görüyordum. Benim tek istediğim şuan gözlerine bakmaktı.“Galiba herkes senden bir şey istedi.” Hafif bir tebessüm vermişti. Tebessümü bahar gibi gelmişti. Ne oluyordu bana böyle? Bu kızdan neden bu kadar etkilenmiştim? Etkilenmek mi? Nereden çıkarıyordum ben bunları?“Evet. Sunaya yakın olduğum için onlara ayarlamamı istediler. Ama o onları istemiyor, sanırım gözü sende.” Birden söylediklerine şaşırmıştım. Pat diye açıkça söylemişti. Ağzımın şuanda açık kaldığından emindim.“Şey… Ben… Nasıl desem…”“Deme bir şey. Senden etkileniyor işte. Bence git teklif et. Emin ol kabul edecektir.” Sesinden hüzün sezmiştim. Neden hüzünlenmişti ki? Teşekkür ederek kalkmıştım yanından. Onu orada bırakmak içimden gelmese de Sunaya teklif etmem gerekiyordu.Bütün koridoru aramış sonunda bulmuştum. Çevresinde birkaç erkek ile konuşuyordu. Beni görünce hepsini bırakıp yanıma gelmişti. Karşı karşıya kalınca birbirimize bakıp kalmıştık. Bu kız benim olacağı için hem mutlu, bir yanımda hüzün kaplıydı. Bir yanım senin için bu kız değil derken, diğer yanım siz popüler olansınız demişti. Bir adet gülü Sunanın önünde tutmuştum. Gözleri parlıyor, şaşırdığı her halinden belli oluyordu. Gülü elimden alıp kokladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.“Beğendin mi?” bu soruyu neden sormuştum bilmiyorum. Heyecandan olması gerekiyor herhalde. Sadece kafasını sallamak ile yetinmişti. Çünkü hala gülü kokluyordu. Neredeyse gülün kokusunu bitirecekti. Hala Sunaya nasıl teklif edeceğimi düşünüyordum. Aslında teklif etmeme gerek yokmuş Buse öyle demişti. Ama her kız beklerdi. En iyisi cesaretimi toplayıp etmek bence.“Suna… Ben… Senden…” gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Gözleri ışıldayarak parlıyordu. Sanırım söyleyeceğimi anlamıştı. Biliyordum o da bu anı bekliyordu.“Senden hoşlandım ben Suna. Benim ile çıkar mısın?” Ne saçmaladığımı anlayınca yere topuğum ile vurmuştum. Tarihte galiba ilk defa salakça teklif eden bendim.“E-e-evet. Teklifini kabul ediyorum.” Duyunca hemen sarılmıştık. Böylece Suna ile çıkmaya başlamıştık. Her şey güzel olacaktı, emindim. Ama tek fark gözlerimi bazen kapatınca yüzüme gelen o kişi. Ondan kurtulamıyordum.
1 sene sonra;
2010 yılına gelmiştik. Suna ile tam 1 seneye yakın çıkıyorduk. Her şey iyiydi, hoştu. Suna ile her şey mükemmel gibiydi. Ama ben mükemmel olmak istemiyordum. Aşk yoktu. Aşk istemesem de, sevgi olsa da; ben farklı şeyler istiyordum. Örneğin; elini tutunca bir kıvılcım yok. Sarılınca onu koruma isteğim hiç gelmiyor. Buse de ise tam tersi o duyguları hissediyordum. 1 sene geçse de onu ilk gördüğüm anı unutamıyordum. Hala o masumluğunu koruyor, kimse ile çıkmıyordu. Uzaktan gözlem yapıyordum. Benden sanki kaçar gibi bir hali vardı. Oysaki yanımda olmasını istiyordum. Suna ile artık işlerin yürümesi olasılığı gittikçe azalıyordu. Artık buluşmuyorduk sıkça. Etrafında farklı erkekler oluyordu. Ben ise onu kıskanmıyordum. Ama Busenin yanına bir erkek gelse, hemen kıskanıyordum. Onun etrafında sadece ben olmalıydım. Neden böyle hissediyordum bilmiyorum. Tuhaf olan da Sunayı sevmemdi. Emin olmasam da Sunayı seviyordum. Sevgi her şeye yeter miydi? Yetmezdi artık bana. Bunların yanı sıra işte o gün Buse ile Sunanın konuşmasını duymuştum.“Sen nasıl benim sevgilimden hoşlanırsın?” Buse adeta şok olmuş gözlerle bakıyordu. Gözleri yaşarmıştı. Dokunsam ağlayacaktı.“Be-Be-Ben…”“Sus, konuşma. Yazdığın kağıdı gördüm. Uzak dur! Bizden uzak dur. Artık arkadaşım değilsin.” Böylelikle Suna ile Busenin arkadaşlığı burada bozulmuştu. Sunanın peşinden gitmek istesem de, orada kalıp Buseyi izledim. Yere çömelip ağlayışını izledim. Sarılıp teselli etmek istesem de yapamadım. Onu üzdüğü için Sunadan nefret ettim. Buse gülmeliydi, ağlamamalıydı. Bir yarım saat kadar sonra gitmişti. Ben ise orada ona bakıp durmuştum.İkinci olay da ise ben donakalmıştım. Araları düzelmişse de, bir çatırdı vardı. Yine uzaktan dinlemiştim onları.“Evet, seviyorum. Senden önce görmüştüm ben onu. Senden önce aşık olmuştum. Ama sen aldın onu benden. Bir kere olsun gözlerimden görseydin. Görsen de bakmadın bana. Sen kendini düşündün hep. Üzülmem senin umurunda bile değildi. Hatta değil bile.” Buse bağırarak Sunayı dövecek gibi duruyordu. Onları ayırmam gerektiğini biliyor, ama devamını da merak ediyordum. Sonra birdenSuna o kıza bir şey diyordu beni affet. Yanlarına az daha yaklaştım. Beni şaşırtan sözleri o zaman duymuştum. Buse; “ Suna neden ben onu seviyordum neden bana bunu yaptın? He.. Söylesene neden ?” diyordu. Suna ise “ Bende onu seviyorum o, o çok eee… “ Buse ise “Evet o çok yakışıklı ve zengin o yüzden değil mi” demişti. Doğru olabilir miydi? Olamazdı. Hayır, asla… Suna beni seviyordu birazdan inkar edeceğini biliyordum. Ama korkmuştum. Ya etmezse? Ya evet derse? Suna’yı gördüğüm andan beri seviyordum. Gerçekten seviyor muydum? Onunla olmak çok güzeldi. Aşk mıydı bu bilemiyorum. Küçüktüm ama onu istiyordum. Popülerdim neden bana hayır diyecekti ki? Hem o da bir keresinde bende seni seviyorum dememiş miydi? Sonra Suna cevap verdi “Onu bende seviyorum. Hem evet parasını da seviyorum “ dedi. O an çok şaşırdım. Şimdi hangimizi daha çok seviyordu? Beni seviyordu anladım ama param olduğu için mi seviyordu? Ben bu soruyu kendi kendime sorarken o kız benim yerime Suna’yı dile getirmişti “O nu parası olduğu için mi seviyorsun ne adice. Ben onu, o olduğu için, sadece o olduğu için seviyorum. Sen ise onu parası için istiyorsun ne yazık sana… Ne, ne yazık ona…” dedi ve gitmişti. Arkasında sessizliği bırakarak gitmişti. Gözlerim Suna’ya duyduklarımı soracakmış gibi bakıyor olmalı ki, ben daha sormadan “Ben…” dedi. Sözünü kesmedim ama anladım bir cevap arıyordu. Gözlerime baktı ve “ Doğru değil seni paran için istemiyorum. Para tabi ki önemli yani…” bende ona “Yani.” dedim gözlerime bakarak ”Seni seviyorum” demişti. Bana yetmişti. Bu cümleler o zaman yetmişti. Ben de ona inandığımı belli etmek için hafifçe kıkırdayıp dudaklarından öptüm. O da öpüşüme daha arzulu cevap vermişti. Ama beynim de ki görüntü bana başka şeyler söylüyordu. Onları görmezden geldim. Düşünceleri değil hatta o yüzü bilerek görmezden geldim. Sonra dan da gerçekleri öğrendiğim de anladım. Aşkın yalan olduğunu ya da anladığım şeyin aşkın bir sürü yüzü olduğunu…
Ben ne kadar Sunayı sevmesem de, bu sevginin para olmadığını düşünmüştüm. Ama öyle değilmiş, sevgi değilmiş. Öğrendikten sonra daha fazla yapamazdım. Böylece Suna ile ayrılmış, Buse ile çıkmıştım. Hayatımı aşkını bulmuştum. Suna daha sonralar bize sorun çıkarsa da susmuştu. Zaten ondan sonra bizi vicdan azabı ile bırakıp gitmişti. Böylece aşkın bir yüzü daha ortaya çıkmıştı. Aşk fedakârlıktı.
Keyifli okumalar