Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani
OynFrm Reklam Alani OynFrm Reklam Alani

Anı (Hatıra)

Çevrimdışı

KUMRU

02ofogrencisi
Katılım
9 Haz 2014
Mesajlar
36
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Şube
Kastamonu
ANI (HATIRA)

Kişilerin yaşadıkları ya da tanık oldukları bazı olayları, bu olayların üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazıya aktarmalarıyla oluşan metinlere anı denir.

Anılar, genellikle aşağıdaki nedenlerden dolayı yazılır:

1) Geçmişi bir kez daha yaşamak ve yazma alışkanlığı kazanmak.
2) Anıları unutulmaktan kurtarmak.
3) Yok olup gitmesini göze alamadığımız bir gerçeğe kalıcılık kazandırmak.
4) Anıyı oluşturan olayı, durumu, yerleri, kişileri söz konusu edip, başkalarının bilgisine, yararına sunmak.
5) Kamuoyu önünde aklanmaya çalışmak, pişmanlığı dile getirip içini boşaltmak, günah çıkarmak.
6) Gelecek kuşaklara geçmişten sonuçlar çıkarıp sunmak.
7) Gerektiği zaman bir eleştiride bulunmak.
8) İnsanoğlunun; yaşantılarını, deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak gereğini duymak.

Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır. Anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir. İnsan hayatının tamamının eksiksiz olarak yazılması şart değildir. Zaman süreci olarak hayatın tamamını içine alabileceği gibi bir bölümünü bir zaman dilimini yahut bir olayın geçtiği zaman sürecini içine alabilir.

Tanınmış sanatçı, siyasetçi ve bilim adamlarının yazdığı anılar onların yaşayışlarını, yaşadıkları dönemdeki önemli olayları anlatması bakımından önemlidir. Anıların, tarihî gerçeklerin açıklanması sırasında, önemli yardımları dokunur. Anı; tarih değilse de, tarihe yardımcıdır. Devirlerin özelliklerini anlatan anılar, o devrin tarihini yazacaklar için önemli birer belge niteliğindedir. Bundan ötürü, anı yazarı, anılarını yansıtırken tarihî gerçeklerin bozulmamasına çok dikkat etmelidir.

Her ne sebeple kaleme alınırsa alınsın anı türünde dürüstlük, samimiyet ve sorumluluk duygusu ön plânda tutulmalıdır. Anı yazarken önce konu tespit edilmeli; sonra ya günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir. Anı yazılırken süslü sanatlı bir anlatımdan kaçınmalı; açık, sade ve akıcı bir üslûp kullanılmalıdır. Duygu ve düşünceler, içtenlikle gerçeği yansıtmalıdır.

Hatıralarını anlatacak olanlar gördüklerini, duyduklarını ve bildiklerini tam bir tarafsızlıkla ortaya koymalıdırlar. Ancak hatıraların kaleme alınışında çoğu zaman yazarın tercihi öne çıkar. Çoğu hatıra yazarı anlattıklarında kendini merkez olarak alır.

Anılar ya günü gününe ya da yazarların hatırladıklarıyla sonradan kaleme alınır. Ancak aradan uzun zaman geçmiş olması anı yazarının bazı olayları eksik hatırlamasına dolaysıyla yanılgıya düşmesine sebep olabilir. Hatta yazarlar, günün şartlarına göre hatıralarını değiştirebilir, onlara yeni yorumlar getirebilirler. Bu yüzden anılar yerine göre belgelere dayandırılmalıdır. Hatıra yazarlarının doğru olanı dile getirebilmek kaygısı ile kaleme aldığı devrelerle ilgili çeşitli belge, mektup günlük dergi ve gazetelerden faydalanabileceği de unutulmamalıdır.

Hatıra yazarları, hatıralarını kaleme alırlarken kendi bakış açılarını daima esas alırlar. Olaylar, kişiler ve üzerinde kalem oynatılan her durum, yazarın eğilimlerine göre yeniden ifade bulur.

Hatıralarını yazanlar bunları meydana geldikleri zamanın imkânları ile değil, olup bitenleri erişmiş oldukları yani tecrübeli bakış açısından dile getirirler. Bundan dolayıdır ki hatıralar hep yazıldıkları andan bakılarak kaleme alınırlar. Bu bakımdan hatıraların mutlaka gerçeği anlattığı söylenemez ve onlara sağlam tarihî belgeler olarak bakılamaz.

Anıların açık, yalın, duru, akıcı, sürükleyici ve samimi bir anlatımla, nesnel bir tavırla gözlemlere ve sağlam bilgilere dayanılarak yazılması metne ayrı bir değer katar. Anıların bilgi verme niteliği yanında, canlı, okuyucuya zevk verici bir anlatıma sahip olmaları son derece önemlidir. Ve gerçekleri olduğu gibi aksettirmelidir. Kaba yahut aşırı duygusal ifadelerden kaçınmalı; içten, samimi bir anlatım tarzı benimsenmelidir.

Anıları iki başlık halinde inceleyebiliriz:

A) Olay merkezli anılar: Bu tür metinlerde yazar yaşadığı ya da tanık olduğu olayları anlatır.

B) Kişi merkezli anılar: Bazı kişilerin yazar üzerinde bıraktığı izlenimlerin ya da onlarla yaşanan bazı olayların anlatımı üzerinde kurulmuş, kişilerin türlü özellikleri üzerinde yoğunlaşmış metinlerdir. Yazar tanıdığı kişilerin portrelerini çizer, onların kendisinde bıraktığı izlenimleri aktarır, onlarla yaşanmış ilginç ve önemli olayları dile getirir.

Anının Özellikleri:

1 – Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
2 – İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
3 – Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
4 – Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
5 – Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
6 – Geçmiş, birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.
7 – Anılar genelde öyküleyici anlatım türünden yararlanılarak yazılır. Ayrıca betimleyici, açıklayıcı ve söyleşmeye bağlı anlatım türlerinden de yararlanılır.
8 - Anıların açık, yalın, duru, akıcı, sürükleyici ve samimi bir anlatımla, nesnel bir tavırla gözlemlere ve sağlam bilgilere dayanılarak yazılması, içten, samimi bir anlatımının olması gerekir.

ANI ( HATIRA ) TÜRÜ TARİHSEL GELİŞİMİ

Anı türünün geçmişi M.Ö 2.yy da Romalılara kadar gitmesine rağmen daha çok 17. yy da önem kazanmış ve Batı’da yaygın bir tür haline gelmiştir. Daha çok politikacıların ve sanat adamlarının yaptıklarını yahut yapmak istediklerini anılar vasıtasıyla gelecek kuşaklara aktarmak istemeleri bu türün yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Eski yunan edebiyatında Ksenophon'un (m.ö 3.yy) Anabasis (Türkçeye Onbinlerin Dönüşü olarak çevrilmiştir.) adlı yapıtı, bu türün ilk örneklerinden sayılır. Eflatun’un birçok eseri bu türdendir.
18. yüzyılda; J. J. Rouseau’nun ” İtiraflar”
Goldoni’nin “İyilik Sever Somurtkan”,
Goethe’nin “Şiir ve Gerçek Andre Gide’nin “Jurnaller “bu alanda önemli eserlerdir.
19. yüzyılda Fransız edebiyatında: Victor Hugo’nun ”Gördüklerim”,
Stendhal’ın “Bencillik Anılar,
Verlaine’nin ” İtiraflar
Rus yazar Tolstoy’un “İtidafım” 20. yüzyılda dünyanın her ülkesinde çok sayıda edebiyatçı bu türde eserler vermeye devam etmektedir.

TÜRK EDEBİYATINDA 'ANI'

Türk edebiyatında anı türü yok denecek kadar azdır ve pek çok yazı türü gibi Batı kaynaklıdır. Özellikle Tanzimattan sonra yaygınlaşan tür daha çok edebi alanda ortaya çıkmıştır. Anı yazma geleneği, Tanzimat döneminde, kimi devlet adamlarında batıdaki meslektaşlarına olan özentiden başlamış ve giderek günümüze kadar gelmiştir. Tanzimat öncesindeki şuara tezkireleri, menakıpname, siyer, vekayi’name, gazavatname, fetihname, sefaretname gibi eserler bilinen anlamıyla birer anı eseri olmasalar da bu türe özgü özellikleri taşırlar.
7. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları”nın bazı bölümleri anı türündeki metinlerle benzerlik gösterse de Eski Türk edebiyatında bu türün ilk örneği 16. yüzyılda Hindistan’da bir imparatorluk kurmuş olan Babür Şah’ın yazdığı ve onun anılarını içeren Babürname adlı eseri kabul edilir. Ebülgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türkî adlı yapıtı da bir anı karakteri gösteren bir tarih kitabıdır. Kâtip Çelebi ve Naima’nın birçok eseri bu türün örneklerindendir.
Anıların yazılması ve yayınlanması Tanzimat özellikle de Cumhuriyet sonrasında hız kazanmış ve Tanzimat’ın ilanından günümüze dek yüzlerce anı kitabı yayınlanmıştır.

İzzet Molla: “Mihnetkeşan”
Ziya Paşa: “Defter-i Amal”
Muallim Naci: “Ömer’in Çocukluğu”
Ahmet Rasim: “Gecelerim, Falaka”
Halit Ziya Uşaklıgil: “Kırk Yıl, Saray ve Ötesi”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu: “Zoraki Diplomat, Vatan Yolunda, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları”
Falih Rıfkı Atay : “Çankaya, Zeytindağı”
Halide Edip : “Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev”
Yahya Kemal: ” Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım ”
Abdülhak Şinasi Hisar: “Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri”
Mina Urgan: “Bir Dinozorun Anıları”
Kazım Karabekir: ”İstiklal Harbimiz”
Hüseyin Cahit Yalçın: “Edebi Hatıralar, Kavgalarım”
Yusuf Ziya Ortaç: ” Porteler,” Bizim Yokuş”
Samet Ağaoğlu: ” Babamın Arkadaşları”

Ayrıca, son dönemde, Celal Bayar, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay gibi siyasi kişilerin yazdıkları anılar, yakın tarihimizi aydınlatması bakımından önemli eserlerdir.

ANI İLE GÜNLÜĞÜN BENZER VE FARKLI YANLARI

1 – Anı da günlük gibi bir kişinin başından geçen gerçek yaşantılardan kaynaklanan yazı türüdür.
2- Anı yazılarının anlatım açısından kurgusal niteliklere sahip olduğunu da söyleyebiliriz Günlükler ise kurgudan uzak yoğun düşüncelerin toplamıdır.
3 – Anılar, yazarların yaşlılık çağlarında yazdıkları ve yaşamları boyunca karşılaştıkları olayları nesnel bir şekilde ortaya koyan yazılardır Günlükler ise daha öznel, derin, içten ve ruhun derinliklerinden kopup gelen Anlık duygu ve düşünceler hâkimdir.
4 – Günlük yaşanırken anı ise yaşandıktan sonra yazılır.
5 - Yıllar sonra yazılan anılarda pek çok küçük ayrıntının unutulmasına karşılık günlüklerde yaşanan olaylar anında yazıya geçirilmiştir. Bu itibarla gerçeğe uygunluk bakımından günlükler anılara göre daha fazla inandırıcıdırlar. Hatta kimi anılarda çocukluk ve gençlik dönemine ait küçük ayrıntıların yahut tanık olunan olayların en küçük ayrıntılarına kadar anlatılması anıların inandırıcılık payına gölge düşürür. Bunun bir başka sebebi ise anı yazarlarının anılarını yaşadıkları dönemdeki mantıklarıyla değil belli bir olgunluk döneminde yazmalarıdır. Bu yüzden anı yazarları daha inandırıcı olmak için anılarını çoklukla günlüklerle ya da mektuplarla yahut bir takım belge, görgü tanığı ve kimi anı yazarlarının günlükleriyle desteklerler.

ANI İLE BİYOGRAFİNİN BENZER VE FARKLI YANLARI:

Anılarla biyografileri de birbirinden ayırmak gerekir. Belki her ikisi de yeri geldiğince kendi iç dünyalarına yönelir, kendi özel hayatlarından, duygu ve düşüncelerinden bahseder. Ancak biyografiler kişinin kendisiyle sınırlı kalırken anı yazarları dış dünyadan kopmadan sürekli onunla ilişki içinde yaşanmış bir takım olayların nedenleri bulmaya dolayısıyla kendilerini tanımaya ve onları bütünleştirerek bir sonuç çıkarmaya çalışırlar.

ANI İLE OTOBİYOGRAFİ ARASINDAKİ FARK

Hem anıda hem de otobiyografide anlatım birinci kişi ağzıyla yapılır. Kişinin kendisi ön plandadır, anıda ise kişinin yanı sıra, kişinin çevresindeki kişiler, yaşadığı dönem, tanık olduğu toplumsal olaylar da anlatılır.
Anıda kişinin yaşamından belirli kesitler sunulur, otobiyografide ise kişinin yaşamı başından sonuna kronolojik bir şekilde anlatılır. Yani otobiyografiye kişinin bütün yaşamı dersek, anıya bu bütünden birkaç küçük parça diyebiliriz. Otobiyografiler, anıya göre daha geniş, daha uzun bir süreyi kapsar.

ANI İLE GEZİ YAZISI ARASINDAKİ FARK:

Gezi yazılarında önemli olan, gezip görülen yerlerin anlatılmasıdır. Gezi yazılarının merkezinde dış dünya vardır. Dış dünyaya ait gözlemler ön plandadır.
Anılarda ise ön planda olan kişinin kendisidir. Kişi başından geçen olayları, yaşadığı dönemde tanık olduğu olayları anlatır. Anılarda çevreye, dış dünyaya ait tasvirler gezi yazılarındaki kadar ayrıntılı ve güçlü değildir.
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar